Saturday, June 25, 2005

uykuda sevilen kizlar...


ggm
Originally uploaded by derbose.
Ahmet Altan in Gabriel Garcia Marquez in son kitabi " benim hüzünlü orospularim" kitabi hakkindaki yeni aktüel de yayimlanan yazisi.

Marquez, ünlü Japon yazarı Kawabata'nın "Uykuda Sevilen Kızlar" kitabından alıntılarla döşediği son kitabına "Benim Hüzünlü Orospularım" adını vermiş. Kitabın ismindeki iki sözcük, hüzün ve orospu, açıkça yan yana kullanılmadığında bile insanın aklında hemen hemen her zaman birlikte belirir.
Orospular hüzünlüdür. Öyleler midir acaba? Yoksa biz orospuların hüzünlü olmasını mı isteriz? Bu "tarihin en eski mesleğine", kadına aç erkeklerle, bu erkeklerin zavallı iştahını doyurmaya razı olmuş parasız ve çaresiz kadınların bir araya gelmesi olarak baktığınızda hüzünden de öte bir acıklılık görürsünüz.
Ama gördüğünüz gerçek midir? Toplumun bu en gölgeli alanlarından biri, çaresizlerle parasızların buluştuğu bir zavallılık panayırı mıdır? Eğer öyleyse, çok ünlü ve çok yakışıklı bir aktörün bir arabanın içinde bir orospuyla basılmasını nasıl açıklarız? Hayatı alımlı kadınlarla dolu o huysuz İngiliz yazarı Graham Greene'nin defterinde kırktan fazla orospu adı bulunmasını neye bağlayacağız?


Kessel'in, daha sonra Bunuel'in filmini yaptığı, "Gündüz Güzeli" isimli kitabında anlattığı, yakışıklı ve zengin bir doktorun kerhanede çalışan karısı sadece hayal mahsulü müdür? Öyle olmadığını biliyorum çünkü ben o kadına benzer kadınlara rastladım.
Kader kurbanı olduklarından ya da paraya ihtiyaçları olduğu için değil orospu olmak istedikleri, aşağılanmaktan ve aşağılamaktan çamur yığınları içinde altın arar gibi bir zevk arayıp buldukları için o dünyanın karmaşık ve tehlikeli labirentlerinde korkuyla, tuhaf bir heyecanla dolaşıyorlardı.
Bir süreliğine kiralanmış bir evin kötü döşenmiş, az ışıklı salonunda biraz sonra kiminle sevişeceklerini bilmeden sevişmeyi beklemekte, keskin bir jileti yalamak gibi ürpertici bir kasılma yaşamayı seviyorlardı.
Sadece cinsel zevkleriyle karşılarına çıkan erkeklerin çırılçıplak kalan ruhlarındaki seyirmelere bakıyorlardı. Bir köle gibi gözüktükleri bir sevişmede bir erkeği istedikleri gibi oynatabildiklerini, kandırabildiklerini görmek eğlendiriyordu onları.

Her sevişmede, bir uçurumun üstüne gerilmiş incecik bir ipten geçiyorlardı.
Marquez çapında bir yazarın sekseninci yaşında belki de son kitabı olabilecek bir kitaba orospuların adını vermesi boşuna değildi.
O dünyada çok az ama çok yoğun duygular vardı.
Marquez'e esin kaynağı olan Nobelli Japon Kawabata, "Uykuda Sevilen Kızlar"da uyutulduktan sonra ihtiyarlara sunulan bakirelerin bulunduğu bir kerhaneyi anlatıyordu.
İhtiyarlar çaresizce özledikleri kadın vücuduna ancak o kadın uyurken kendi çaresizliklerinden utanmadan dokunabiliyorlardı.
İhtiyarlığın bir erkek için ne demek olduğunu, bedeninin ihanetine uğramış bir arzunun ortaya ancak dokunacağı kadın uyuduğunda çıkabileceğini göstererek anlatıyordu

İhtiyarlık, uyanık bir kadına dokun maktan korkmaktı.
Kawabata, ihtiyarlığı böyle anlatabilen bir yazar olduğu için Nobel'i aldı.
Orospuların gölgeli dünyası, her türlü arzunun ortaya özgürce, utanmak zorunda olmadan çıkabildiği bir dünyaydı, hiçbir kadının koynunu açmayacağı ihtiyarlara bile koynunu açacak kadar da cömertti.
İnsanlar bu cömertliği genellikle "para"ya bağlarlar, parayla sevişilen bir yerdir orası.
Buradaki "para", toplumun hoş görmeyeceği kadar büyük bir özgürlüğü topluma kabul ettirmenin yoluymuş gibi gelir hep bana.
Para almayan bir kadının bir günde on erkekle sevişmesini toplum kabul eder mi sizce? Bir erkeğin tanıştıktan üç dakika sonra bir kadına "soyun" demesi, bunun para için yapıldığı düşünülmese toplum tarafından gizli bir hoşgörüyle karşılanır mı? İnsanların bütün kurallarının, alışkanlıklarının yok olduğu neredeyse hayvansı bir doğallığın hakim olduğu bir sevişme, eğer ortada para olmasa, toplum tarafından büyük bir tehdit olarak algılanmaz mı? "Ben parayla sevişmem" diyen çok insan gördüm, siz de görmüşsünüzdür.

Para denilen paravan olmasa kimse öyle sevişmeye cesaret edemez.
Kısa ve kesin bir zevki bulabilmek için insanların asla kabul edilemez bayağılıkların derinliklerine inebildiği, bir şimşeği bir anlığına çıplak eliyle tutabilmek için ahlaksızlıklar fırtınasının içine girebildiği bir dünyayı, buralara girmek istemeyen insanların gözünden saklamaya yarar para.
Para denilen perdenin arkasında yaşananlar böylesine karmaşık ve sınırsız olduğu için edebiyatçılar oralarda neler oluyor diye kalemlerini bu karanlık kuyuya sokarlar.
Orospularının çoğunun paradan fazla bir şey istediğini hissettikleri için.
Kessel onun için yazar "Gündüz Güzeli"ni, Greene onun için bir kerhanede bir adamın bir orospuyu nasıl güldürdüğünü anlatır, onun için Bunuel öyle bir film çeker, bu yüzden Kawabata ihtiyarlığın bir bedensel ihanete uğramak olduğunu bir kerhane dekorunun önünde gösterir.
Bu yüzden belki de Marquez son kitabını orospulara ayırır.
Orospuların "hüzünlü " olduğu fikrine nasıl vardık bilmiyorum.
Ama orospuların hem para kazanıp, hem istedikleri kadar sevişip, hem de neşeli olduğunu düşünsek özellikle kadınları o alanın dışında tutmak herhalde epey zor olurdu.
Elbette biliyorum, bir kadının "istemediği bir erkekle" sevişmesinin zor olduğunu, bunun bir kadına ağır geldiğini ama hayatın sıradan aydınlığında "zor, ağır, kötü" gözüken birçok şeyin cinselliğin bütün şekilleri ve renkleri değiştiren şeytani alanına girildiğinde "çekici" görünebildiğini de biliyorum.
Kadınlardan, erkeklerden ve onların sevişmesinden söz ettiğimizde hiçbir şeyin "kesin" olmadığını gördüm hep.
Böyle bir zorunluluğu taşıyamayacak çok kadın vardır herhalde ama bu, bundan hiçbir kadın hoşlanmaz anlamına geliyor mu gerçekten? Bundan emin miyiz? Kadınların çoğunun "orospu olma fantezisi vardır" inancı nereden kaynaklanıyor peki?
Kimsenin bilmeyeceğine emin olsalar, bir günlüğüne bir orospunun hayatını yaşamaktan, oralarda neler olduğunu görmekten kaçınacak kadın sayısı sandığımız kadar çok mu olur? Doğrusu ben bu konularda çok emin konuşmaktan kaçınırdım.
Orospuların hepsi hüzünlü olmayabilir. Bazıları eğleniyor bile olabilir. Paradan başka hiçbir şey ödemek zorunda olmayan bir erkeğin şehvetini o kadar çıplak bir halde çok az kadın görmüştür. Belki de Kawabata'nın "uykuda sevilen kızları" uyumuyordur, uyuyor gibi yapıyordur.
Ve ihtiyarladığımda, bedenimin ihanetini hala ölmemiş bir arzuyu anlayışla karşılayarak unutturacak orospular olursa onları minnetle karşılarım.
Hüzünlü orospulardan çok "neşeli orospuların", insanlığın cinsellik labirentlerindeki bilinmezlikleri daha iyi anlamalarına yardımcı olduğuna o zaman bir kez daha inanırım.

1 Comments:

At June 27, 2013 10:05 AM, Blogger Unknown said...

Farklı bakış açısı, harika yazı :) tebrikler

 

Post a Comment

<< Home